CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, “Eurostat’ın et tüketimi ve ABD Tarım Bakanlığı’nın Türkiye’de hayvancılıkla ilgili yayınladıkları raporlar; kırmızı ve beyaz et tüketiminde ülkemizin hızla dibe indiğini gösteriyor. Yüksek enflasyon ile erişim güçlüğünün çok daha ileri boyuta taşınması, Türkiye’yi Avrupa’nın en yoksulları ve en kötü beslenen ülkeleri arasına yerleştirdi. Acı olan, ülke tarım ve hayvancılığını bitiren AKP iktidarı, ne milyonlarca çocuğun-hanenin et yiyememesini ne de milyonlarca besicinin yok olup gitmesini AB ve ABD kadar dert etmiyor” açıklamasını yaptı. Sayıştay’ın 2022 Genel Değerlendirme Raporu’na da değinen Toprak, “İktidarın kamu yönetiminde tepeden tırnağa uzanan kuralsızlık, keyfilik, yolsuzluk ve vurgunlarının, mahcup ifadelerle eleştirildiği bir çürümüşlük ve soygun çarkının varlığını gösteriyor” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Haftalık Değerlendirme Raporu’nu bugün yayınladı. Rapordan önce çıkan başlıklar şöyle:
YENİ ANAYASA SİYASİ KARA MİZAHIN DA ÖTESİNDEDİR: Bugüne kadar yapılan değişikliklerle anayasadaki demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler alanında sınırlı kazanımlar da yok edildi. İktidar sözcüleri bile mevcut anayasanın üçte ikisinin değiştirildiğini söylerken; yeni anayasa tartışmalarıyla, yolsuzluk, zam, vergi artışı, ekonomik yıkım ve toplumsal sefalet örtülmeye çalışılıyor. Başlatılan ‘yeni anayasa’ tartışmaları tamamıyla bir siyasi mühendislik ve halkın-ülkenin gerçek gündemini örtme çabasıdır. Beş yıldır ülkeyi hukuk devletinden uzaklaştırıp otokrat-tek adam sistemini ülkeye dayatan bir siyasi zihniyetin şimdi, sivil-demokratik-hukuk devletini ve özgürlükleri esas alan yeni anayasa diye ortaya çıkması siyasi kara mizahın da ötesindedir.
İKTİDARIN POLİS VE YARGI GÜCÜNÜ BİR BASKI ARACI OLARAK KULLANDIĞINI TÜM DÜNYA BİLİYOR: Bağımsız, özgüvenli, soran-sorgulayan medyanın ve gazetecilerin hayati önemi, iktidarın bundan rahatsızlığının nedeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın PBS TV’ye verdiği mülakatta somut şekilde açığa çıktı. Önceden verilen soruların sorulmasını, kendisine methiye düzülmesini alışkanlık edinen Erdoğan, gündeme ilişkin çarpıcı sorular yönelten ABD’li sunucu Amna Nawaz’a çok sert tepki gösterdi. İktidarın kendisine muhalif gördüğü, siyasilere, gazetecilere karşı polis ve yargı gücünü bir baskı aracı olarak kullandığını tüm dünya biliyor, görüyor. Türkiye hukuk ve adalet başta olmak üzere tüm uluslararası endekslerde geriliyor. Aradaki fark burada kendisine soru sorulmadan önce uzun uzun methiye düzen, uçağında gezdirdiği akredite gazetecilere alışmışken, birden karşısında gerçeği sorgulayan bir gazeteciyle karşılaşmış olmasının yarattığı tepkisel kızgınlık.
SAYIŞTAY YOLSUZLUĞA YOLSUZLUK DEMİYOR: Kamu yönetimi ve harcamalardaki keyfiliğin yayıldığı, şeffaflık ve hesap vermenin ortadan kalktığı, ihalelerin yasa-kural tanımaksızın yapıldığı Sayıştay tarafından saptandı. Sayıştay’ın 2022 yılı kamu kurumları denetimlerinin sonuçlarına ilişkin genel tespitlere yer verdiği değerlendirme raporu, kabile ve çadır devletlerinde dahi görülmesi olanaksız uygulamaları gözler önüne seriyor. Sayıştay’ın yolsuzluğa yolsuzluk demeden, büyük ölçüde sansürlediği anlaşılan 2022 Genel Değerlendirme Raporu, iktidarın kamu yönetiminde tepeden tırnağa uzanan kuralsızlık, keyfilik, yolsuzluk ve vurgunlarının, mahcup ifadelerle eleştirildiği bir çürümüşlük ve soygun çarkının varlığını gösteriyor.
AĞUSTOS SONUNA KADAR 102 BİN 500 ŞİRKET, İŞLETME VE KÜÇÜK ESNAF KAPANDI: TOBB ve TESK’in kapanan şirket ve işyeri istatistikleri son aylarda kesintisiz şekilde kırmızı alarm veriyor. Sekiz ayda yaklaşık 14 bin şirket kapısına kilit vururken kepenk indiren esnaf sayısı 88 bin. Kapanan işyerleri ve işi bırakan esnaf sayısı dikkate alındığında en iyimser rakamlarla 200-250 bin yeni işsiz demektir. TOBB ve TESK rakamlarına göre ağustos sonuna kadar toplam 102 bin 500 şirket, işletme ve küçük esnaf işyeri kapandı. Borç ve sıcak para bulmaya endeksli politikalarla yabancıların gözüne girmeye çalışan iktidarın izlediği politikalarla ortaya saçılan bu gerçekler bir ekonomik yıkım, yoksullaşma ve sosyal felaket tablosudur.
YOKSULLAŞMA VE İCRA-HACİZ SAĞANAĞINA DÖNÜŞECEK: Merkez Bankası Para Politikası Kurulu 21 Eylül toplantısında, politika faizini yüzde 30’a yükseltti. Yüzde 60’a varan resmi enflasyonun yarısı düzeyinde ve negatif politika faizine karşılık; kredi kartı, ihtiyaç-ticari kredi ve Kredili Mevduat Hesabı (KMH) faizleri 1 Ekim’den itibaren aylık yüzde 4,5’a yıllık bileşik yüzde 65-85 düzeyine yaklaştı. İktidarın her türlü vaadi verdiği sıcak paracılar yapılan faiz artışlarını yeterli görmüyorlar ki, gelmekte nazlanıyor. Anlaşılan küresel finans kurumları, bankalar ve sermayedarlar için yüksek faiz artışlarına devam edilecek. Beklentiler, yılsonuna kadar MB faizinin yüzde 40-45 düzeyine çıkartılması. Faiz artışları yabancı sıcak paracılar için kazanç kapısı olurken, bedeli ödeyecek olan kredi kartı, ihtiyaç kredisi, KMH borçluları içinse yıkım, yoksullaşma ve icra-haciz sağanağına dönüşecek.
TÜRKİYE AVRUPA’NIN EN YOKSULLARI VE EN KÖTÜ BESLENEN ÜLKELERİ ARASINA YERLEŞTİ: Eurostat’ın et tüketimi ve ABD Tarım Bakanlığı’nın Türkiye’de hayvancılıkla ilgili yayınladıkları raporlar; kırmızı ve beyaz et tüketiminde ülkemizin hızla dibe indiğini gösteriyor. Yüksek enflasyon ile erişim güçlüğünün çok daha ileri boyuta taşınması, Türkiye’yi Avrupa’nın en yoksulları ve en kötü beslenen ülkeleri arasına yerleştirdi. Eurostat’ın kırmızı ve beyaz ete erişimde en yüksek sıkıntının yaşandığı ülkenin Türkiye olması utanç verici ve kabul edilemez bir tablo. Eurostat halkın kırmızı ve beyaz ete erişememesini, çocukların beslenememesini dert ederken, ABD Tarım Bakanlığı ülke hayvancılığının içine düşürüldüğü karanlık tabloyu ve kötü gidişi raporlaştırıyor. Acı olan, ülke tarım ve hayvancılığını bitiren AKP iktidarı, ne milyonlarca çocuğun-hanenin et yiyememesini ne de milyonlarca besicinin yok olup gitmesini AB ve ABD kadar dert etmiyor.
DAĞLIK KARABAĞ BARIŞ VE MÜZAKERE SÜRECİNİN İVME KAZANMASI TÜRKİYE İÇİN YENİ FIRSATLARI GETİRECEK: Dağlık Karabağ’da Azerbaycan tarafından gerçekleştirilen 24 saatlik anti-terör operasyonu ardından Rusya’nın girişimiyle ateşkes sağlandı. Bölgenin tümüyle Azerbaycan’ın kontrolüne geçmesi üzerine Ermeniler Dağlık Karabağ’ı terk etmeye başladı. Dağlık Karabağ’daki Ermeni milisler silah, mühimmat ve araçlarını Rus Barış Gücü ve Azerbaycan ordusuna teslim ederek silahsızlandırıldı. Son gelişmelerle yaklaşık 50 yıla varan Dağlık Karabağ sorunu Azerbaycan’ın hedeflerine ulaşması ve bölgenin tamamında kontrolü sağlamasıyla köklü bir çözüme ulaşmış görünüyor. Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğu netleşirken, bölgede barış ve müzakere sürecinin ivme kazanması, siyasi ve ekonomik açıdan Türkiye için yeni fırsatları beraberinde getirecektir.”