Gazze’deki çatışmaların bölgesel bir çatışmaya dönüşüp dönüşmeyeceği, hangi bölgesel güçlerin bu denkleme dahil olacağı dış politika analizlerinin yoğun gündemini oluşturuyor. Ekonomi uzmanlarının gündeminde ise, küresel ekonominin böyle bir savaştan nasıl etkileneceği tartışması var.
Ekonomi uzmanı Alaattin Aktaş, savaşın Gazze’nin dışına taşmasının, özellikle de İran’ın savaşa dahil olmasının bütün taşları yerinden oynatacağı değerlendirmesini yaptı. Aktaş’a göre, deprem yaralarını sarmaya çalışan Türkiye için bu yayılma büyük bir darbe anlamına geliyor. Deprem nedeniyle ağır vergi yükleri içeren bir bütçe yapıldığına vurgu yapan Aktaş, yerel seçimin de bütçe için ayrı bir yük getireceğini belirtti, “İşte o zaman şimdi bile büyük sıkıntı içinde olan Türkiye ekonomisi, çok daha büyük bir açmaza sürüklenecektir.” diye yazdı.
Alaattin Aktaş’ın “Orta Doğu’da savaş uzarsa yandık ki ne yandık!” başlıklı yazısında, önümüzdeki günlere ilişkin değerlendirmeleri şöyle:
“Savaş çok kısa sürdüğü takdirde fazla bir etki ortaya çıkmayacaktır ama tahminler ne yazık ki aksi yönde yoğunlaşıyor.
İşte o zaman şimdi bile büyük sıkıntı içinde olan Türkiye ekonomisi, çok daha büyük bir açmaza sürüklenecektir.
PETROL ARTTI BİLE
Türkiye enerji ithalatçısı bir ülke ve ham petrol ve doğalgaza her yıl milyarlarca dolar ödüyoruz. Doğalgaz daha uzun vadeli anlaşmalarla alınıyor ama ham petroldeki fiyat artışları bizi neredeyse anında etkiliyor.
Petrolün bir kısmını uzun vadeli anlaşmalarla ithal ediyor olsak da, akaryakıt fiyatları için İtalya’daki borsayı esas almak gerekiyor. İtalya borsasındaki ürün fiyatları arz-talebe göre oluşuyor ama bu fiyatlarda hiç kuşku yok ki ham petrol fiyatının da etkisi bulunuyor.
Bu yüzden de benzin ve motorinde ham petrol fiyatına ve arz-talepteki gelişmeye bağlı olarak yakın zamanda artışlar görebiliriz. Şu durumda benzin ve motorinde geçtiğimiz günlerde yapılan indirimlerin ömrü çok kısa olacak demektir.
Akaryakıtta kışa girerken yaşanacak hızlı bir artışın zaten artma eğilimi gösterecek fiyatlar üstündeki baskısını hatırlatmaya herhalde gerek yok. Bu arada Brent petrol fiyatının dün yüzde 3’ten fazla artarak 87 doları aştığını belirtelim.
YABANCI İYİCE SOĞUK BAKACAK
Bu köşede daha dün yazdım. Yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelmeye sıcak bakmıyor. Veriler de zaten bunu gösteriyor.
Belli ki Türk parasının daha fazla değer yitirmesi isteniyor, ayrıca faizin daha da artması bekleniyor.
Diğer tarafta ABD’de faizler yüzde 5’e dayanmış. Hiç olmazsa orada kur riski yok. Türkiye’de yüzde 30 faizli kağıt almak mümkün olsa bile kurun bu orana yakın bir artış göstermesi getiriyi sıfırlayacak. Şu durumda siz yabancı bir yatırımcı olsanız böyle bir riski göze alır mısınız?
Mevcut tablo böyleyken Türkiye Orta Doğu savaşının yanı başında bir ülke konumuna sürükleniyor ve Türkiye’ye karşı olan risk algısı daha da büyüyor.
Bu durum yabancı yatırımcının Türkiye’ye bakışının daha da olumsuza dönmesine yol açacak.
Peki bu durumda biz ne yapacağız? Çok fazla seçeneğimiz de yok üstelik. Bir kere kuru tutmamız gerekiyor. Zaten bu konuda zorlanıyoruz, bir de savaş kaygıları yüzünden yurt içinde dövize bir yöneliş yaşanmasıyla risk daha da artacak. Bu da döviz üstündeki baskıyı artıracak.
FAİZ 5 PUANDAN FAZLA ARTIRILABİLİR
Merkez Bankası’nın bu ayki Para Politikası Kurulu toplantısı 26 Ekim’de. Bugünlerde yapılan tahminler, bu toplantıda faizin 5 puan daha artırılıp yüzde 35’e çıkarılması yönünde yoğunlaşıyor ya da yoğunlaşıyordu.
Ama Orta Doğu’daki bu gelişmeler ve Türkiye’ye olacak etkiler, faizin daha fazla artırılmasını gerekli kılabilir.
Bir kere zaten yabancının döviz getirmek için yüzde 30 ya da 35 faizi yeterli görmediği açık. Bizim yabancının getireceği taze dövize çok ama çok ihtiyaç duyduğumuz da açık.
Orta Doğu’daki bu savaş yokken bile yabancının dövizine ihtiyaç duyuluyordu, şimdi ortaya çıkacak yurt içi talep yüzünden bu ihtiyaç daha da artacak. Ya kurun tırmanmasını göze alacağız… Ya da kuru tutabilmek için faizi tahminlerin üstünde artıracağız.
Dolayısıyla 26 Ekim’deki PPK toplantısı şimdi daha bir önem kazandı. Bu tarihe kadar Orta Doğu’da tansiyon biraz düşerse faizi tahminler doğrultusunda artırmakla yetinebiliriz; ama yok eğer çatışmalar genişleyerek daha da artarsa Türkiye’nin faizi öyle yüzde 35’lerde tutma şansı hiç kalmaz.” (HABER MERKEZİ)